Arkadaşının, arkadaşının doktoruyla olan diyaloguna istinaden, bir gazete köşe yazarının ortaya attığı, Pet şişe kanserojendir savı, bir hafta içinde yetkili Bilimsel kuruluşlarca boşa çıkarıldı. Ancak maalesef Plastiğe karşı yine haksız, yine bilimsellikten uzak bir leke atılmış oldu. Kamuoyu algısı bir kez daha manipüle edildi.
*******
Plastik Ambalaj üreticileri yönünden en önemli konulardan biri, belki de en önemlisi, plastiklerin kanserojen olabileceği ile ilgili ortaya atılan ve dönem dönem gündeme gelen talihsiz iddialardır. Plastik Ambalaj üreticileri, plastiğin diğer alternatif malzemelere göre çok yeni bir malzeme olmasından da kaynaklanan, genç ve dinamik bir sektörün mensuplarıdır.
Böyle genç, dinamik ve duyarlı bir sektörün mensupları olarak, insan sağlığıyla alakalı bu konuda, ağır bir itham altındayız.
Gelir elde ettiğimiz ticari faaliyet alanımızın, sosyal ve vicdani sorumluluklarımızla çelişmemesi; tam tersine desteklemesi ve bizi bu yönde de tatmin etmesi hepimizin temel isteğidir ve böylesine bir itham hepimize kamuoyunu doğru aydınlatma sorumluluğu yüklemektedir.
Öncelikle neredeyse kanserin plastik kullanımıyla başladığını ima edecek kadar ileri gidenlere; kanser hastalığına ait ilk bulguların, Milattan Önce 3000 yılına ait Eski Mısır’da bulunan mumyalarda tespit edildiğini belirtmekte fayda var.
Ayrıca Vahşi Yaşam Koruma (WCS= Wildlife Conservation Society) derneğinden Patolojist Dr. Denise Mcaloose’un bildirdiğine göre “Doğada yaşayan vahşi hayvanlarda da insanlardaki ile aynı oranda kanserden ölüm vakaları gerçekleşmekte”.
Şu an için Plastik ambalajlar dünyada ABD ve AB dâhil tüm gelişmiş ülkelerde güvenle kullanılmaya devam etmektedir.
Zaten mantıklı düşündüğümüzde, sektörümüz Dünya`nın yüzlerce ülkesine ihracat yapmakta ve plastikten ürettiğimiz gıda ambalajlarımız, aralarında A.B.D ve AB ülkelerinin de bulunduğu ülkelere o ülkelerin yetkili sağlık kuruluşlarının test ve onayları ile girmektedir. Eğer böyle bir risk olmuş olsa, bu ülkeler kendi vatandaşlarını niye riske atsınlar? Ayrıca büyük global tekellerin yönettiği sigara sektörü bile, kanser riskine karşı kısıtlamalar, yasaklamalar, tüketimi azaltıcı uyarılarla engellenmişken, Kobi’lerden oluşan plastik sektörünün ürünlerini bu ülkeler neden yasaklamamıştır? Plastik Lobisi, Sigara Lobisinden daha mi güçlüdür ? Ülkeler vatandaşlarını bu hastalıktan korurken, ileride oluşabilecek, sağlık harcamaları ve bu harcamaların sigorta sistemi ve dolayısıyla devlet bütçesine vereceği yükü düşünmektedir. Plastik sektörünün lobi gücü, devletlerin vatandaşlarının bu hastalıktan dolayı oluşan kayıplarından daha mı büyüktür? Cevap tabii ki Hayır...
Plastik, yüzyılımızın malzemesidir. Diğer alternatif çelik, ahşap, cam vs. malzemelere göre çok çok genç olan plastik ve plastik endüstrisi çok kısa zamanda bu malzemelere, dolayısıyla bu endüstrilere karşı gösterişli bir zafer kazanmıştır. Bunun sebebi plastiğin çok kolay işlenebilen, daha az malzeme tüketen ve çok daha ucuz ürünler oluşturarak yaşamı kolaylaştırmasıdır.
Bugün hayatımızdaki birçok ürünün ucuz olmasının sebebi plastik endüstrisidir.
Örneğin; arabalarımız, plastikler sayesinde ucuzlamıştır. Düşünün bundan 15-20 yıl önce arabalarda çoğu aksam (ön konsol, direksiyon, hatta şimdilerde egzoz vb.) metal iken, günümüzde çoğu parça plastik olmuştur. Camdan kullandığımız şişeler, bardaklar, mutfak eşyaları ucuzlamış; daha geniş halk kitlelerinin kullanımına ve bütçelerine uygun hale gelmiştir. Tabii bu durum, rakip endüstriler olan Demir, Ahşap ve Cam endüstrileri için çok kötü sonuçlar doğurmuştur.
Tüm Dünyada Plastik endüstrisi çoğunlukla küçük ve orta ölçekli firmalardan oluşmaktadır. Hâlbuki rakip endüstriler olan Demir/Çelik ve Cam Endüstrileri genelde dev firmaların oyun alanıdır. Yani plastik inanılmazı başarmış ve kendisinden kat be kat büyük endüstrilerin pazar paylarını almıştır. Bunun karşılığında da bu dev endüstrilerin, pazarlarını korumak adına büyük bütçelerle yaptığı, karalama kampanyalarının hedefini oluşturmuştur. Hafızalarınızda hemen canlanabilecek bir slogan olan “Cam Sağlıktır” bu anlamda verilebilecek güzel bir örnektir. Özellikle meşrubat şişesi gibi büyük bir pazarı PET şişelere kaptırdığını düşünen bir endüstriden gelen bu slogan, açıkça “Plastik Sağlıksızdır”, mesajını vermek için yapılmıştır.
Hal böyle olunca plastikler hakkında birçok yalan yanlış bilgi, medya gücü ve tekrarın inandırıcılığıyla da birleşince, tüketicilerin kafasını karıştırmaya yetmiştir.
Bu konuyla ilgili birçok örnek vermek mümkün olmakla birlikte; en çarpıcı olanı, çok yakın bir tarihte bir televizyon kanalında seyrettiğim bir haberdi. Bir araştırmacının bilimsel gerçekler bir yana, en ufak bir araştırmadan yoksun açıklamalarını hatırlıyorum. Araştırmacımız yaptığı açıklama PVC bardakların sağlığa zararlı olduğunu (hatta kanserojen olduğunu) ve sıcak içecek konulduğunda bu riskin daha da arttığını söylemiş, üstüne üstlük köpük bardakların nispeten izolasyonlu olduğunu; bu sebeple daha sağlıklı ve tercih edilebilir olduğunu söylemişti. Haberin sonuna doğru televizyon kanalı bu açıklamalara da kendi yorumunu eklemiş ve kâğıt bardakların daha sağlıklı olduğunun mesajını vermişti bize... İnanılır gibi değil !!
Birinci yanlış Dünya`da hiç bir yerde PVC`den bardak üretilmiyor. Çünkü bardaklar temel hammaddesi PS, PP ve PET dir.
Bir an için PVC`den zaten bardak üretmiş olduğumuzu düşündüğümüzde bardağın erime sonucuyla karşı karşıya kalması beklenir. Şöyle ki; PVC yüksek ısıya dayanamayan bir maddedir ve içine sıcak bir şey koyduğunuzda bardak deforme olur.
Başka bir yanlış da, köpük bardağın izolasyon özelliğinin sağlık yönüyle hiçbir ilişkisinin olmamasıyla alakalıdır. Sadece içindekinin ısısını korur ve dışarıdan hissedilmesini engeller.
Bir başka yanlış da; köpük bardağın, normal bardaktan daha sağlıklı olduğunu belirten açıklamadır. Köpük bardak normal bardakla genelde aynı malzemeden ve PS`den üretilir, dolayısıyla sağlık yönünden bire bir aynıdır.
Kağıt bardakların, plastik bardaklardan farklı olduğuna dair yapılan açıklama da yanlıştır. Kağıt bardakların suyu emip, yumuşamamasının sebebi içlerinin plastik kaplı (lamine) olmasıdır. Bu yüzden kağıt bardakta da, plastik bardakta da sıvıya değen yüzey plastiktir.
Özellikle internette dolaşan ve kaynak olarak sağlık kuruluşlarını gösteren e-mailler, insanları plastiklerin sağlık için çok tehlikeli olduğu yolunda uyarmaktadır. Hatta bu maillerden biri size de gönderilmiş olabilir. Bu e-mailler detaylı incelendikleri içerdikleri bilgileri en yalın şekliyle yanlış; daha da ilginci alıntı yaptıklarını iddia ettikleri sağlık kurumlarınca yalanlanmalarıdır. Örneğin 2007 yılında her yere dağılmış bir e-mail, plastik şişelerde donmuş suyun içilmemesi ve kanserojen olduğunu, bu konuda Amerika’nın ünlü John Hopkins Hastanesinin bir araştırması olduğunu belirterek insanları uyarmaktadır. John Hopkins 15 Ocak 2008 tarihinde kendi internet sitesinden bu iddianın asılsız olduğunu, daha da ilginci, bu mailin kendileriyle hiç bir ilgisi olmadığını, yayınlamıştır (http://www.jhsph.edu/dioxins). Bu yanıltıcı (yönlendirici) sahte e-maillere yüzlerce örnek verilebilir. Bu ve benzeri şehir efsaneleri ile ilgili http://www.plasticmythbuster.org sitesinde birçok örnek bulabilirsiniz.
Anormal hücrelerin kontrolsüz çoğalması ve yayılması olarak tanımlanan Kanser günümüzün en önemli sağlık sorunlarından birisidir. Sık görülmesi ve öldürücülüğünün yüksek olması nedeniyle de bir halk sağlığı sorunudur. Ölüm nedeni olarak, kalp ve damar hastalıklarının hemen ardından gelmektedir. Batı toplumlarında her yıl 250-350 kişiden biri kansere yakalanmaktadır. 60 yaşın üzerindeki gurupta ise kanser sıklığı çok artmakta 300 kişide 4-5 civarına yükselmektedir. Ülkemizde kesin istatistikler bulunmamakla birlikte rakamın bunun yarısı kadar olduğu tahmin edilmektedir.
Plastiklerle kanser ilişkisi ilk olarak 1987 yılında Amerika`da yapılan çalışmalar sırasında ortaya atılmıştır. Bu çalışmalarda iki temel konu üzerinde durulmuştur. Birinci konu: “plastik malzemelerin üretimi sırasında ortaya çıkan bazı kimyasal maddeler kanserojendir”. İkincisi ise “belli tip plastiklerden sızan kimyasallar, vücuttaki hormonların işlevlerini bozmakta ve dolaylı olarak kansere yol açmaktadır.”
Birinci iddiaya örnek; PVC üretiminde ortaya çıkan Vinil Klorid ve Dioksin maddelerinin kanserojen olduğudur.
İkinci iddia ise Endokrin Bozucuları örnek verebiliriz. Endokrin Bozucuları, vücuttaki hormonların görevlerini taklit ederler. Uzun süreyle bu etkiye maruz kalmak kanser riskini arttırır.
Bu çalışmalardan ortaya çıkan sonuçların hiçbiri bilim otoritelerinin tam desteğini almış değildir. Çünkü bu konuda yapılan yanıltıcı iddialar bilimsel gerçekten uzaktır. Bilimsel gerçekleri ülkemizde Sağlık Bakanlığı , Kuzey Amerika’da FDA (Food And Drug Administration) ve Avrupa’da AB Gıda Güvenliği Düzenlemeleri (EC Regulationları) belirlemektedir. Bilimsel olarak en ufak bir risk ihtimali dahi görüldüğünde buna karşı tedbir alınmaktadır. Bu tür maddelerin kullanımı, üretimi ve dağıtımı yasaklanmaktadır. Yasaklanan hiçbir maddeyle, sanayicinin üretim yapıp, piyasaya sürmesi, bunu Avrupa’ya, Amerika’ya ihraç etmesi asla mümkün değildir.
Birçok değişik türde plastik bugün gıda ambalajında da uzay sanayinde de kullanılıyor. Bu, adeta “siyanür zehirdir diye tüm kimyasal maddeler zararlıdır” demek gibi bir şey. Çoğu kimyasal maddeler bugün ilaç sanayinde kullanılmakta ve insanlara şifa kazandırmaktadır. Ancak bu verilerin doğruluğunu bir an kabul ettiğimizi düşünsek bile, başka bir bakış açısı getirmekte fayda var ki, o da, plastik maddelerin kullanımıyla oluşan riskin sigara kullanımı nedeniyle oluşan riskin yüzde 1`i bile olmadığıdır.
İngiliz Göğüs Kanseri Vakfı yaptığı araştırmalar sonucunda, PET, PP, HDPE, LDPE, PS maddelerinin insanlar için kanserojen olmadığı konusunda onay vermiştir.
Tüm bunlardan çıkaracağımız sonuç ise şudur: Plastik hakkında ortaya atılan kanser yapar iddiaları her ne kadar bilimsellikten yoksun olsa da, biz plastikçiler bu konuda üzerimize düşeni yapmalı ve İnsanları korkutarak, yanlış yönlendirerek haksız rekabet ve haksız kazanç peşinde koşan , hastalıkları istismar edenlere karşı, birliklerimiz vasıtasıyla mücadele etmeli ve kamuoyunun aldatılmasına imkan vermemeliyiz.
*************
Simdi başa dönüp hatırlayacak olursak, köşe yazarımız Pet şişelerin içerdikleri Bisfenol-A sebebi ile kanserojen olduklarını ve kullanılmaması gerektiklerini soyluyor, yasaklanmalarını istiyor, yetkilileri göreve çağırıyordu. Sağlık Bakanlığı bilim kurulu konuyla ilgili toplandı. PET şişelerde öncelikle Bisfenol-A olmadığını, Damacanalarda olduğunu, Damacadan günde ancak 600 litre içilirse, sınırın aşılacağını açıkladı. Ve ayni gün başka yayın kuruluşları başlık attı “Habertürk'ün Pet Şişe Haberi Balon Çıktı”.
Yavuz EROĞLU – Pagev 1. Başkan Yardımcısı, SEM Plastik Genel Müdürü