Yavuz EROĞLU'nun haftalık ekonomi dergisi TURCOMONEY'deki ‘Nüans’ kösesindeki bu ayki yazısı ‘Almanya Birleşik Devletleri’

Almanya Birleşik Devletleri

 

Birçok sektörde sahip olduğu üstün rekabet avantajıyla tüm Avrupa’yı kendi pazarı gibi kullanan ve AB ülkelerinin sanayilerine Çin’den daha fazla zarar veren Almanya; ihracatını 4 yılda, 2 kat arttırdı.

Avrupa Birliği, küresel krizden en zararlı çıkan bölgelerin başında geliyor. Yunanistan’la başlayan süreç, İspanya, Portekiz ve İrlanda ile sürüyor. Zaten tam oturmamış ve liderlik eksikliği ve gevşek bir koalisyon formuyla uğraşan Avrupa Birliği’nin, parasal ve siyasi mekanizmaları bu krizden çıkışta zorlanıyor. Kararlar ya geç alınıyor ya da alınamıyor! AB ortak para birimi Euro ile alakalı karanlık senaryolar konuşulurken, “ “Euro dağılacak mı” sorusu sıkça soruluyor. Başta Yunanistan olmak üzere, iflas etmiş veya etme eşiğindeki ülkelerin Euro’dan çıkmaları gündemde tutuluyor.

Almanya, AB krizinin bedelini tek başına ödemeye mahkum edilmiş, paraları hoyratça harcamış, hatta borçlanmış evlatlarının açıklarını kapatmak zorunda olan bir baba gibi, isteksiz ama çaresizce fedakarlık üstüne fedakarlık yapıyor. Fedakar Almanya GSMH’da dünyanın 5. Büyük ülkesi ve 1,5 trilyon dolarlık ihracatıyla ikinci en büyük ihracatçı.

AB mekanizmaları zaten kriz öncesinde de çok ilginç ve grift yapılar, eşit veya eşite yakin ortaklık statüsünde kurulmuş ve ortak kararlarla yürüyen bu yapı, çoğu zaman en basit kararları bile almakta zorlanıyor. Anadolu’daki tabiriyle, “Sen aga, ben aga bu inegi kim saga” durumları ortaya çıkıyor.
Bugün görünen fotoğraf bu, dilerseniz gelin birde 2030’un Avrupa Birliği’ne göz atalım. O yıllar geldiğinde siyasi ve ekonomik olarak başını Almanya’nın çektiği, Almanya’nın liderliğini tam kabul etmiş, Amerikan Eyalet sistemine benzer bir yapıda Avrupa göreceğiz. Bu sistemde birliği ilgilendiren kararlar, Almanya’nın liderliğinde hızlı ve net alınıyor. Başını yine Almanya’nın çektiği Birleşik AB ordusu var. Çin tehdidinin de etkisi ile Transatlantik ticaret alabildiğine büyümüş. Temelleri bugünlerde atılan Transatlantik Serbest Ticaret Anlaşması (TAFTA) meyvelerini 2030’larda vermeye başlamış olacak.    

PEKİ BU SONUÇLARA NEREDEN VARIYORUZ? 

Öncelikle kaybedenleri apaçık ortada olan AB projesi ve özellikle de ortak para birimi Euro’nun kazananı net olarak Almanya’dır. 1. Dünya savaşından yenik çıkan Almanya , “Bir daha asla versailles yaşanmayacak” diyen Adolf Hitlerle girdiği 2. Dünya savaşı macerasını da yenik kapatmıştı. Orduları dağılmış, ekonomisi çökertilmiş haldeydi. Ancak elinde yetişmiş insan gücü ve bilgi vardı. Almanya bu ruhla hareket ederek; Marshall yardımının da etkisiyle, büyük azim gösterdi ve yıkıntıların arasından kendini yeniden inşa etmeyi başardı.

Avrupa Birliği, saygı duyulacak bir projedir. Çünkü II. Dünya savaşında birbirini öldüren taraflar, bir masa etrafında barış ve ortak menfaatler çerçevesinde bir araya gelmeyi başardı. Kurulan birlik hep eşit temsile dayalı yapılardır. Bu birliğin doğal ekonomik bir sonucu var ve doğal olarak; teknolojisi, sanayisi ve verimliliği güçlü olan ülke bu ortaklıktan karlı çıkacaktır. Nitekim Almanya imzalanan her anlaşmayla ve gümrük birlikleriyle aslında kendisiyle rekabet etmesi güç AB pazarını kendi iç pazarına dönüştürdü. Ortak para birimi Euro bunun doruk noktasıdır. Almanyaların ihracatında en önemli yeri tutan üç kalem; otomotiv, makine ve kimya’dadır. Bu alanlarda Avrupa’da, Almanya ile boy ölçüşebilecek bir ülke bulunmazken, AB içinde zaten serbest dolaşan mallarda para birliğine gitmek (EURO) , diğer AB ülkelerinin sanayisine ağır darbe vurmuştur. Bugün AB içinde arabalar, makineler, kimyasal hammaddeler ağırlıklı Alman menselidir. Hatta diyebiliriz ki; Almanya’nın bu üstün rekabeti aslında AB ülke sanayilerine Çin’den daha fazla zarar vermiştir. Bu tezimizin sağlamasını yapmak çok basit. Ortak para birimi Euro’ya 2002 yılında geçişten sonra Almanya’nın ihracatını kontrol etmek bize bu konuda fikir verecektir.  Nitekim 2001 sonunda 650 milyar USD seviyelerindeki Almanya ihracatı, sadece 4 yılda 1 trilyon 150 milyar seviyelerine geldi. Dört yılda 2 kat artış!

Kriz sonrası bugün gelinen noktada tüm borç isteyen ülkeler, Almanya’nın kapısını aşındırıyor. AB’nin tüm siyasi kararlarında Almanya baş aktör ve Almanya’nın oluru olmadan AB’de karar çıkarmak imkansız. Evet “Parayı veren Düdüğü” çalıyor. Sanıldığının aksine bu durum Almanya’nın uzun vadede lehinedir.  Almanya, tıpkı büyük projeye çok para yatıran bir iş adamının sızlanışları gibi sızlansa da; projenin başarılı olacağından ve yatırımın uzun vadede karlılığından emin.

Peki Almanya’nın tam direksiyonunda olduğu böyle bir yapı Türkiye’nin menfaatine midir? Türkiye’nin, AB sürecinde Almanya’nın yukarıdaki rolünün etkisi ne olacak ? Bunları da önümüzdeki ay bu köşemizde paylaşacağız. Yazımızı sonlandırmadan vurgu yapmak istediğimiz bir konu var. Para birliği ile Almanya’nın ihracatını 4 yılda, 2  katına çıkarması Türkiye için önemli bir modeldir.  Almanya, Türkiye’nin Cumhuriyetin 100. Yılında hedeflediği 500 milyar dolarlık ihracattan fazlasını 4 yılda gerçekleştirmiştir.  Yani komsularla sıfır sorun politikası, siyasi olmaktan öte ekonomik bir politikadır. Sanayisine, teknolojisine ve verimliliğine güvenen ülkenin özellikle pazarlarını genişletmek için ihtiyaç duyduğu bir politikadır. 2023 yılında 500 milyar dolarlık ihracat için bu politikanın sınırları genişletilerek, devam ettirilmeli.

 

Turcomoney Yavuz Eroglu Almanya birleşik devletleri

 

Turcomoney Yavuz Eroglu Almanya Birleşik Devletleri

 
 
WhatsApp ile paylaş WhatsApp ile paylaş